Putin Den Önceki Devlet Başkanı Kimdir ?

Emre

New member
Putin'den Önceki Devlet Başkanı Kimdir?

Rusya Federasyonu'nun tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biri, Vladimir Putin'in devlet başkanlığına gelmesidir. Ancak, Putin'den önce Rusya'nın lideri kimdi? Bu sorunun cevabı, Rusya'nın Sovyetler Birliği'nin çöküşü ve ardından yaşadığı siyasi geçiş sürecine dayanır. Putin'den önceki devlet başkanı, Boris Yeltsin'dir. Yeltsin, Rusya'nın modern tarihinde önemli bir figürdür ve ülkenin Sovyetler Birliği'nden bağımsız bir cumhuriyet olarak yeniden şekillenmesinde kilit rol oynamıştır.

Boris Yeltsin Kimdir?

Boris Nikolayeviç Yeltsin, 1 Şubat 1931'de Rusya'nın Sverdlovsk (şimdiki Yekaterinburg) şehrinde doğmuş, Sovyetler Birliği'nin çöküşüne ve Rusya'nın bağımsızlık ilanına öncülük eden önemli bir liderdir. Yeltsin, Sovyetler Birliği'nin son dönemlerinde önce Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin bir üyesiydi, ancak 1987'de Komünist Parti'ye karşı açık bir şekilde muhalefet etmeye başladı ve 1990'da Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti'nin (RSFSR) başkanı oldu. 1991'de Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle birlikte Rusya'nın ilk başkanı seçildi.

Yeltsin'in başkanlık dönemi, büyük ekonomik reformlar, serbest piyasa ekonomisine geçiş ve Batı ile daha yakın ilişkiler kurma çabalarıyla geçti. Ancak bu dönemde Rusya, ekonomik çöküş, yüksek enflasyon, işsizlik ve içsel huzursuzluk gibi zorluklarla karşı karşıya kaldı. Yeltsin’in 1990'ların sonlarındaki hükümetine yönelik geniş çaplı protestolar ve toplumsal huzursuzluk, Rusya'nın siyasi iklimini oldukça gergin bir hale getirdi.

Yeltsin'in en önemli eylemlerinden biri, 1991'deki Sovyetler Birliği'nin resmi olarak çözülmesidir. Bu olay, sadece Rusya'nın değil, tüm eski Sovyet cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını ilan etmeleriyle sonuçlanmıştır. Ayrıca, Yeltsin'in yönetimi altında, Rusya'da birçok serbest piyasa reformu gerçekleştirilmiş ve özel sektöre geçiş sağlanmıştır.

Boris Yeltsin'in Döneminin Zorlukları

Boris Yeltsin, başkanlık görevini 1991'den 1999'a kadar sürdürdü. Ancak, bu yıllar boyunca Rusya, birçok ciddi sorunla karşı karşıya kaldı. 1990'ların başlarında uygulamaya konan hızlı ekonomik reformlar (özelleştirme, serbest piyasa reformları ve dışa açılma) kısa vadede büyük ekonomik sıkıntılara yol açtı. Ekonomik krizler, Rus halkı arasında büyük bir hoşnutsuzluk yarattı. Yüksek enflasyon, işsizlik oranlarının artması ve yaşam standartlarının düşmesi, halk arasında ciddi bir memnuniyetsizlik oluşturan faktörlerdi. Ayrıca, Yeltsin hükümetinin bu sorunlarla baş edememesi, toplumda güven kaybına neden oldu.

Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından sonra, Rusya'da çeşitli etnik ve bölgesel sorunlar baş gösterdi. Çeçenistan'da patlak veren iç savaş, Yeltsin'in hükümetine karşı ciddi bir meydan okuma oldu. Çeçenistan'daki çatışmalar, sadece askeri açıdan değil, aynı zamanda Yeltsin'in siyasi meşruiyeti açısından da büyük bir sorundu. Savaşın uzaması ve savaşın getirdiği sivil kayıplar, hükümete karşı eleştirileri artırdı.

Ayrıca, 1998'de Rusya'nın yaşadığı mali kriz, ülkenin ekonomik yapısını sarsan önemli bir dönüm noktasıydı. Ruble’nin devalüasyonu, dış borçların ödenememesi ve bankaların iflas etmesi, ekonomik çöküşün derinleşmesine yol açtı. Bu kriz, Yeltsin’in hükümetine olan güveni daha da azalttı.

Putin’in Yeltsin'den Sonraki Yükselişi

1999 yılında, Boris Yeltsin, Rusya’nın yaşadığı zorlukların ardından istifa etti ve yerine başkanlık görevini devretmek için Vladimir Putin'i atadı. Yeltsin, Rusya'nın geleceği için Putin'in bir çözüm olabileceğini düşündü. Yeltsin, Putin'i başbakan olarak atadığında, Putin daha önce Rusya'nın Federal Güvenlik Servisi'nin (FSB) başkanıydı. Bu atama, Putin'in politik arenada hızla yükselmesini sağladı.

Yeltsin, 31 Aralık 1999'da ani bir şekilde görevinden istifa etti ve Putin'i geçici başkan olarak atadı. 2000 yılı başlarında yapılan seçimlerde Putin, Rusya'nın başkanı seçildi. Yeltsin'in istifası, Rusya'da bir yönetim değişikliğine işaret ediyordu ve Putin, bu değişiklikle birlikte Yeltsin’in devraldığı ekonomik ve siyasi krizleri çözme görevini üstlendi.

Putin ve Yeltsin’in Farklı Yönetim Tarzları

Yeltsin ile Putin arasındaki en büyük fark, yönetim tarzlarıdır. Yeltsin, demokratik reformlar ve Batı ile daha yakın ilişkiler kurma çabalarıyla tanınırken, Putin daha merkezci ve güçlü bir yönetim tarzını benimsemiştir. Yeltsin'in döneminde Rusya, çoğu zaman siyasi istikrarsızlık ve ekonomik krizlerle boğuşmuşken, Putin dönemi daha güçlü bir devlet yapısı ve daha merkeziyetçi bir yönetimle tanınmıştır.

Yeltsin'in serbest piyasa reformlarına odaklanması, özellikle oligarkların ortaya çıkmasına ve Rus ekonomisinin büyük bir kısmının özel sektöre devredilmesine neden olmuştur. Putin, bu dönemde oligarklar üzerindeki kontrolü artırarak, devleti daha güçlü bir şekilde yeniden inşa etmeye çalışmıştır. Ayrıca, Putin'in dış politikası, Yeltsin'in Batı ile ilişkilerdeki ılımlı tutumundan daha bağımsız bir çizgide ilerlemiştir.

Putin’in Seçimi Sonrası Rusya'nın Yönü

Putin’in, Yeltsin’den sonra başkanlık görevini üstlenmesi, Rusya için büyük bir dönüm noktasıydı. Yeltsin’in yönetimi altında Rusya, büyük ekonomik ve toplumsal zorluklarla karşılaşmışken, Putin, büyük ölçüde bu sorunları çözme vaadiyle iktidara gelmiştir. Putin’in ilk yıllarında, ekonomik büyüme sağlanmış, ülke petrol fiyatlarının artışıyla birlikte yeniden ekonomik bir kalkınma sürecine girmiştir.

Sonuç olarak, Putin'den önceki devlet başkanı Boris Yeltsin, Sovyetler Birliği'nin çöküşü sonrasındaki zorlu geçiş döneminde Rusya'nın siyasi ve ekonomik yapısını yeniden şekillendiren bir figürdür. Yeltsin'in başkanlık döneminde yaşanan zorluklar, Rusya'nın bir süper güç olma yolundaki eski kimliğini kaybetmesine ve Batı'la ilişkilerini yeniden gözden geçirmesine neden olmuştur. Yeltsin'in istifası ve Putin'in yükselişi, Rusya'nın geleceği için yeni bir dönemin başlangıcını simgelemiştir.
 
Üst